23 Şubat 2009 Pazartesi

KARDAN GELİN

Bir güz mevsimiydi seninle tanışmamız, bir çocuk aşkı bir sevda maslıydı tenhalar da buluşmalarımız. Elele koşuşmalar apayrı bir heyecandı. Bazen kırlarda çiçek gibi açılır, arılar misali her güle konardık. Cennetin çocukları kadar şendik her saniyenin kıymetini hiçbir şeyle ölçülmezdi... Gel sana cenneti vaat etsem Yardan vazgeçer misin? Altın tasta su versem Alıp onsuz içer misin? Günlerden bir gün bir karların içine yuvarlamıştık ve kartopuyla düşlerimizi serdik bembeyaz yeryüzün tuvaline. Tane tane yağan karlardan emdik, bulut çeşmesinden derdik. Bir kardan gelin yapmaya karar verdik ve çok gülmüştün neden herkes “kardan adam yapar” diye. Kardan gelin yaptım Kardan adam yerine Oysa Ben yağmurdan adam Yapmayı düşünüyordum Lakin sevinç gözyaşlarım yerine! Sen yağmur damlas,ı Durmaz ki vurunca yüzümüze Bir de Düşünce yerlere akar bereket Olur yeryüzüne… Gözleri için sen kömür ben de bir süpürge aldım bir de yanımımızda kardelen çiçekleri almıştık, kısa bir süre sonra kardan gelin yapmayı bitirdik ve samimi bir gülüşle başarımızı kutladık, sen hep gülüyordun bense gülüşlerinden gül toplama telaşındaydım sen bir ara “kardan gelin üşümez mi?” dedin.Ben: “Biz sevgimizle ısıttık ve bizimle olmaktan çok mutlu olmalı” derken ellerimden sımsıkı tutun gözlerimin içine baka, baka “ öyleyse beni de ısıt” dedin. Sımsıkı sarıldım göğsümde sen Dünyamı kucaklamıştım Nefesinin harmanladığı tenimle Saniyelerin bu denli kıymetli Olduğunu önceden bilmeden… Ve bir günün tatlı yorgunluğundan düş görmüşçesine irkildik zamanın geçtiğini anlamadan vakittin epey geç olduğunu gördük, sokak lambaları yanmış ve yeryüzüne dökülmüş karların ışıltıları inci gibi parlatıyordu. Velhasıl çok mutluyduk çocuklar gibi yanaklarımız al, al olmuş ve uzaklardan sinsice bir fırtına uğultusunu duyar gibi olduk, ikimiz de çok şaşırmıştık zamanın bu kadar çabuk geçtiğini… ve birbirimize sokularak, tek bedenen birbirimize yaslanarak evlerimizin yollarına koyulduk…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder